Tahminen birçoğumuzun hatırında öyle ya da böyle 1999 depremi yer almaktadır. Fakat göz açıp kapayıncaya kadar bir süre geliyor yıllar önce yaşadıklarımız. Korkularımızı, kaybettiklerimizi, enkazlarımızı rafa kaldırıp yolumuza devam ettik. Öyle ki sorunları çözmek yerine unutma çözümsüzlüğünü bulduk ve kolay olanı tercih edip çabucak unuttuk. Şimdi ise nefesimizi titreten, gözlerimi dolduran, anayı çocuktan, cananı candan ayıran 7.7 şiddetindeki Kahramanmaraş Pazarcık merkezli depremin yıkımı ile karşı karşıyayız. Bu durum karşısında ülkece birlik ve beraber olduk yardım eli uzattık afetzedelere. Dayanışmayı seven bir toplum olarak buraya kadar elimizden geleni yaptık. Peki bundan sonra ne yapacağız ? En ufak sistemsel açıktan yararlanıp dere kenarına evler mi yapacağız? Kentsel dönüşüm için atılması gereken imzalar yaşarken mi atılacak yoksa yıkılıyorum diye bağıran evlerimiz bizlere mezar mı olacak. Bilindiği üzere Türkiye’nin yükünü çeken İstanbul başta olmak üzere metropol şehirlerimiz diğer şehirlerimize yetebiliyor ve elinden geleni yapabiliyor. Fakat bir avrupa ülkesinden çok nüfusa sahip İstanbul’da gerçekleşebilecek şiddetli bir deprem üzülerek söylemek gerekir ki bağımsızlığımızı dahi tehlikeye sokabilir. Peki ne yapabiliriz şimdi onu düşünüp bekleme zamanı değil aşama kaydetme vaktidir. Öyle ki çöpçüler gelip temizlese dahi kapı önünü temizlemek kültürümüzün nadide özelliklerindendir. Kentsel dönüşümde ise kimseyi beklemeden ilk adımı vatandaş olarak bizler atmaktayız. Üzerinden yıllar geçmiş ve temeli sorunlu, demir var demeye bin şahit olunan betonlarda oturmak er yada geç bizleri hüzüne boğacaktır. Evim evim güzel evim, evimden başka yerde yatamam diyen bizler nereye kadar ölmeyi bekleyeceğiz. Daha dayanıklı yapılarda huzurlu yaşamak en doğal hakkımız. Biraz vatandaş olarak bizler, biraz devlet ve kentsel dönüşüm uzmanı kişilerin gayretiyle dimdik ayakta duracağız. Sallansakta yıkılmamak için diyoruz ki
DERSİMİZ AFET AŞAMA KAYDET!